Tek sırdaşım, dostum kağıt ve kalemdi; insanlar değil. Anlatacaklarımı deli gibi, çılgınca paylaşabileceğim tek yer kağıtlardı, ama ben insanları seçtim. Bu yüzden, artık anlatmıyorum; gizli ya da açık fark etmez, dilden dile dolanıyorum bu sefer. Aslında burada kimin kime anlattığını çözmenin ayrı bir kolaylığı ve müthiş bir zevki var. İlk anlattığınız kişi kimse, onu hayatınızdan çıkarabilirsiniz.
Kendinizi Yormayın, Sırları Paylaşmak Gereksiz
Gerçekte, herkese bir şey anlatmaya gerek yok; nasıl olsa söylediklerim dilden dile yayılıyor. Kendimi yormuyorum, benim yerime anlatsınlar. Sonra da “Bana bir şey anlatmıyorsun artık,” diyorlar; ama ben, “game over” diyorum ve teşekkür ediyorum. Bir yerden sonra sana farklı gözle bakmaya başlıyorlar; sürekli konuşuluyorsun, her söz oradan oraya savruluyor.
Özel Kararlar Kendimize Saklanmalı
En güzel ve özel kararlar kendimize saklı kalmalı; yapılmadan veya gerçekleşmeden başkalarının haberdar olması doğru değil. Henüz bu yalnızca bir fikir, ortada bir şey yok, ama herkes biliyor ve böylece değersizleşiyor. Tüm enerjimizi üzerimize çekmişken dağılıyor. Enerjimizi kendimizde tutmak çok kolay, ama bir dil var ki her şeyi mahvedebiliyor. Ağzı ve eli tutmak zor olabilir, ama bunu başarabilenler kazanır çünkü etrafı yıkıp geçmezler.
Planlarınızı Önce Gerçekleştirin, Sonra Anlatın
O yüzden diyorum ki, anlatmayın. Önce gerçekleştirin, kendi içinizde planları yapın; kimsenin, zahmet olmazsa, haberi olmasın. Hatta bir kağıda yazın, düşünceler şekillensin ama acele etmeyin. Biz bu kadar değersiz olamayız; neden insanların bizi mahvetmesine, hayatımıza karışmasına izin veriyoruz?
Kendini Savurmak Yerine Kendi Ayakları Üzerinde Durmak
Dalda yeşermesi gerekirken neden yaprak gibi savruluyoruz? Kuş gibi gökyüzünde süzülmenin keyfini çıkaracakken neden kopup yerlerde, ayaklar altında ezilmesine müsaade ediyoruz?