İzliyorum.
İçimdeki bir ses, baktıklarıma “Şuna bak ya, ne yapıyor?” diyor. Benim mi içim geçti, yoksa insanlar mı değişti? Yoksa ben mi fazlasıyla düştüm? Dedim ve izlemeye devam ettim. Geçmişim, hem dünyadan hem de kendimden. Neden?
Aslına bakarsan, yorulacak hiçbir neden yok. Bu kendimi geri çekme, ortamdan, çevreden, insanlardan uzaklaşma hali, belki de kendimi yok sayma. Sadece izliyorum ve bir sonraki durumu bekliyorum. Siz favori dizinizin bir sonraki bölümünü nasıl merakla bekliyorsanız, ben de bugün bittikten sonra yarın ne olacak diye bekliyorum.
Duyguların Tavan Yapması
Hatta şöyle diyebilirim: Bir bölüm izlerken şaşkınlık, kahkaha, üzüntü, neşe, sinir, gerginlik gibi duyguları bir anda yaşarsınız; o an tüm tepkileriniz, duygularınız anlık olarak tavan yapar. Sanırım ben de böyle bir şeyim. Bu arada, galiba içim geçmiş; kendimi hayatın bölümlerine kaptırmışım. Bahsettiğim duygu ve tepkiler gün içinde tavan yapıyor, değişiyor, bir şeyler oluyor ve gün (bölüm) bitince bir sonraki bölümü (yarını) bekliyorum. Her bölüme özel duygu ve tepkilerim tazeleniyor, yenileniyor.
Hayatımın Bölümlerle Olan Benzerliği
Hayatım bölümlere benziyor galiba. Bu yönden bakınca, anda kalabilmek gibi bir olay yaşıyorum diyebilirim. Ancak anda kalmak çok farklı bir şey tabii ki. Fakat bir dakika, ben tepkisizleşmişim. Artık duygu ve tepki bakımından nötr davranıyorum.
Başkalarının yüzlerine bile bakınca, sanırım üçüncü gözüm aktif oluyor. Bana farklı hisler hissettiriyor. Gözleriniz bana güvensizlik, çakallık, gidicilik, arkamdan iş çevirme, vuruculuk hissi veriyor bayım. Aramıza kırmızı çizgiyi baştan mı koymalıyız, yoksa tanıdıktan sonra mı? Bilemiyorum. Neyse, baştan koyalım; duruma göre sarı çizgiyi düşünürüz.
Bugünkü bölüm sakinlikle başladı ama ileri saatlerde biraz sinirle bitti. Yarının hayat bölümünü merakla bekliyoruz.