Aynı aile içinde bile olsa, kimse kimsenin hayatını kendi hayatıyla karşılaştıramaz. Her bireyin yaşadığı sıkıntılar, dertler ve ruh hali tamamen farklıdır. Benim derdim başkadır, ötekinin derdi bambaşka.
Gün içinde biri mutlu olurken, diğeri moral bozukluğu veya agresiflikle mücadele ediyor olabilir. İşte tam da bu yüzden birbirimize anlayışlı ve destekleyici davranmamız gerekiyor. Ancak gelin görün ki, artık kimsenin kimseye tahammülü yok. Anlayış, sabır, hoşgörü sanki bu dünyadan çekip gitmiş gibi…
Patlamaya Hazır Bir Toplum
Herkes kötü bir dönemden geçerken bir diğerinin agresifliğiyle karşılaşınca kaçınılmaz olarak büyük patlamalar yaşanıyor. Bu patlamalar bazen bir kavgaya, bazen de daha büyük huzursuzluklara dönüşüyor. Böyle anlarda ne yapıyorum biliyor musunuz? Uzaklaşıyorum. Sevmediğim şeylerden, beni geren insanlardan, ortamdan çıkıp kendimi korumaya alıyorum. Çünkü en ufak bir şeyde dahi patlama yaşanabiliyor.
Ama işte, uzaklaşmaya çalışsanız bile bazen başka bir sorun daha beliriyor. O da şu: İçinizi dökmek istediğinizde, karşınızdaki hemen “Ama benim de şöyle bir derdim var!” demeye başlıyor. Ya sabır! Bu noktada şunu istiyorum:
- Eğer birimiz kötü bir durumda isek, diğeri alttan alsın.
- Tartışma, kavga, gerginlik yaşanmasın.
- Biri sinirliyken, diğeri daha sakin kalsın.
Çünkü kim alttan alıyor? Hep ben! Ve artık bu adaletsizlik yıpratıyor.
Pozitif Kalmak İmkânsız mı?
Hayat zaten herkes için zor. Hepimizin oturup saatlerce ağlayacağı sebeplerimiz var. Ama ben bu zor anlardan çıkmaya, moralimi düzeltmeye, kendime gelmeye çalışıyorum. Gülmek, kafa dağıtmak, pozitif hissetmek için çabalıyorum. Tam o sırada biri gelip moralimi yerle bir ediyor. Peki neden?
Ben asık suratlı olmak istemiyorum.
Ağlamak, etrafa bağırıp çağırmak, sinirle oraya buraya vurmak istemiyorum. Ama buna zorlanıyorum! Neden, insanlar kendi sıkıntılarını benim üzerimden mi hafifletmeye çalışıyor?
Sinirliyken bile başkasının sinirini yatıştırmaya çalışan kişi olmak da ayrı bir mesele. Beni hep “iyi niyetli” ve “alttan alan” olarak görmek yorucu hale geliyor. İstiyorum ki:
- Kendimi toparlayacak kadar zaman bulayım.
- İçimi döküp rahatlayayım.
- Yanıma biri gelsin, pozitif bir enerjiyle beni daha da neşelendirsin.
Belki de böyle düşünmekle başlıyorum iyileşmeye. Çünkü içten dileyince, samimi bir şekilde isteyince her şeyin mümkün olduğunu biliyorum. Az kaldı, başaracağım.
Sorular ve Eleştirilerden Kaçış
Bir de her dakika bir şey soran, sorgulayan insanlar var. “Neden öyle baktın? Neden böyle dedin? Niye böyle oldu?” Bıktım bu tür sorulardan. Ortamdan çıkınca da hemen şu eleştiriler geliyor:
- “Eleştiriden kaçtı.”
- “Dinlemeyi bilmiyor.”
Hayır, bu bir kaçış değil. Bu, kendi ruh sağlığımı koruma çabası. Ama ne yapıyorsam bu insanları çekiyorum ve bir gün gerçekten oturup, bu durum neden sürekli başıma geliyor diye derinlemesine düşüneceğim.
Şimdilik içimden gelenler bu kadar. Dinlediğiniz için teşekkür ederim. 😊