Zaman geçtikçe tepkisizleştim. Duygularım köreldi, hislerim dondu. Kendi başıma yaşamaya başladım, öyle ki artık gözyaşı bile dökemez oldum. Gözlerim gördüğünü görmemezlikten geldi, kulaklarım duyduğunu duymamaya başladı. Yaşayan bir ölüydüm adeta.
Hava durumu gibi değişiyordu her şey, ama ben hep sabittim. Ağaçlar yapraklarını dökerken, ben düşemiyordum. Kağıtlar yırtılır, tuğlalar kırılırken, ben kırılamıyordum. Kendime sormadan edemiyordum: “Bana ne olmuştu? Bu hissizlik neyin nesiydi?”
Suçsuzluğun Bedeli
Biliyor musun, aylarca çözümünü aradığım şey buydu: “Ben neden suçsuz olduğum konuların çözümünü aramak zorunda kaldım?”
Ortaya çıkan sorunlardan neden hep ben çıkmaya çalıştım? Birileriyle mutlu olmak için, neden bana ait olmayan suçları temizlemek zorunda hissettim? Hep bunu düşünüyorum.
Düştüğüm tuzaklardan hep tek başıma kalkmaya çalıştım. Çözemediğim soruları neden hep ben çözmek zorunda kaldım? Yapamadığım şeylerin sorumlusu neden hep ben oldum?
Sevmek istedim, ama bunun için bile suçlandım. Suçlamaların yükünü taşıyıp, bir de bu yükü temizlemek için çabaladım. Biten bir ilişkide ben neden bitemedim? Neden özgür kalamadım?
“Artık Özgürüm”
Artık sana ait değilim, sen de bana ait değilsin. Biz diye bir şey yok artık. Bana karışmaya, beni kısıtlamaya ya da ilişkimle oynamaya hakkın yok.
Ben her şeyi affedebilirim belki, ama suçsuz yere suçlandığım yarayı saramıyorum. Sende mutlu olamadım ve şimdi mutlu olacağım birine sahip oluyorum. Seni ne aldattım ne de kandırdım.
“Biz Yokuz”
Sana karşı tepkilerimi iletiyorum, çünkü biz yokuz artık. Sen özgürsün, ben de özgürüm. Sev, sevil, ama benim ruhum bunu duymayacak. Aynı şekilde, ben de sevip sevileceğim ve senin ruhun duymayacak.
Sende hiç mutlu olmadım. Artık bırak beni, çok yoruldum. Sadece mutlu olmak istiyorum.