Bir ortama, yeni bir mekâna ya da en çarpıcı örneğiyle yeni bir şehre ayak uydurmaya çalışmak, ya da bir kişiye ayak uydurmak çok zordur. Olmadığın biri gibi davranmaya çalışmak ise çok daha zordur. Her yerin, her mekânın kendine has özellikleri vardır ve bu özelliklere başta ayak uydurmaya çalışmak bizi bazen komik duruma düşürebilir. Çünkü bilmediğimiz bir dünyaya birdenbire dalıveririz; özelliklerini anlamadan, kurallarına vakıf olmadan harekete geçeriz. Bu süreç bazen bize bile komik gelebilir, çünkü alışkanlıklarımızın dışında hareket ederiz ve uyum sağlamak zaman alır.
Olgunlaşma ve Değişim Süreci
Peki ne zaman olgunlaşırız? Bu ortamlarda daha fazla vakit geçirdikçe, tanıdıkça, gördükçe olgunlaşırız. Biz de onlar gibi olmaya başlarız ya da tersi olur: Onlar bizim içimizde kaldıkça, bizi tanıdıkça, gördükçe bize uyum sağlarlar. Yani, uyum süreci her iki taraf için de bir değişim ve gelişim sürecidir. İlk başta birşeyleri anlamak zordur; fakat kendimize zaman verdikçe, yeni ortamlara adapte olmak ve uyum sağlamak mümkün hale gelir.
Hoşgörü ve Sabır
Aslında şunu demek istiyorum: Biz insanlar birbirimizi çok çabuk yargılıyoruz. Birbirimize etiketi hızlıca yapıştırmayı seviyoruz. Anlamadan, bilmeden, görmeden önyargılarla hareket ediyoruz. Oysaki birbirimize zaman vermeliyiz. Herkesin kendi yolunu bulmasına izin vermeli, bu yolda birbirimize destek olmalıyız. Uyum sağlamak ve anlayış göstermek zaman ister; bu yüzden hoşgörü ve sabır en büyük destekçilerimiz olmalı.